Kanser dünya genelinde hızla yayılıyor
Uluslararası Kanser Araştırmaları Örgütü’nün verilerine göre, 2008 yılında 12 milyon yeni kanser teşhisi konuldu, 7 milyon kanser hastası yaşamını yitirdi. 2030’da, yılda 26 milyon yeni kanser vakası bekleniyor
Kalp ve damar hastalıklarından sonra dünyada en fazla ölüme neden olan ikinci hastalık olarak nitelendirilen kanserin giderek yaygınlaştığı, 2030’da, yılda 26 milyon yeni kanser vakasının görüleceğinin tahmin edildiği bildirildi.
Araştırmacı İlaç Firmaları Derneği (AİFD) Genel Sekreteri Engin Güner, çağın en ölümcül hastalıklarından biri olan kanserin tüm dünyada artığını söyledi. Dünya Sağlık Örgütü’ne (WHO) bağlı bir kuruluş olan Uluslararası Kanser Araştırmaları Örgütü’nün (International Agency for Research on Cancer–IARC) verilerine göre, 2008 yılında 12 milyon kişiye kanser teşhisi konulduğunu belirten Güner, 7 milyon kanser hastasının ise yaşamını yitirdiğini ifade etti.
Güner, buna karşılık kanser teşhisi konulduğu halde hayatta olanların sayısı 25 milyona çıktığını, 2030 yılı itibarıyla yılda 26 milyon kişiye kanser teşhisi konulacağının tahmin edildiğini kaydetti.
Kanserin, halen kalp ve damar hastalıklarından sonra dünyada en fazla ölüme neden olan ikinci hastalık olarak nitelendirildiğini bildiren Güner, hastalığın ülkelerin sağlık sistemlerine getirdiği yükün, hastalarda ve ailelerinde yol açtığı duygusal yıkım ve topluma maliyetinin de giderek artığını söyledi.
Kanser yoksul ülkelerin hastalığı oluyor
Engin Güner, IARC tarafından hazırlanan ”Dünya Kanser Raporu 2008”e göre, kanserden ölüm oranlarının gelişmiş ülkelerde düşmeye başladığı, buna karşılık mücadele için yeterli kaynaklara sahip olmayan düşük ve orta gelir grubundaki ülkelerde ölüm oranlarının arttığını belirterek, sözlerini şöyle sürdürdü:
”Kanser tüm dünyada yayılırken, ölüm oranlarındaki dengesizliğin de yavaşça artmaya başladığı görülüyor. Avrupa Birliği (AB), ABD ve diğer gelişmiş ülkelerde kanserden ölüm oranları düşüyor. Bu ülkelerde yüksek gelir gruplarıyla düşük gelir grupları arasında bu bakımdan farklar ortaya çıksa da genel ortalamalar düşüyor. Buna karşılık kanserle mücadelede kaynakları yetersiz kalan orta ve düşük gelirli ülkelerde, etkin tedaviler uygulanamadığı için ölüm oranları yükseliyor.”
Kanser ar-ge’si ilaç başına 1 milyar doları aştı
Tıp ve biyoteknoloji alanlarındaki bilimsel gelişmelerin kanser araştırmalarında yeni bir dönem başlattığını ifade eden AİFD Genel Sekreteri Güner, şöyle konuştu:
”Bugün yenilikçi ilaç sektörünün bir kanser ilacını sıfırdan geliştirip, hastalara sunmak için yaptığı ortalama Ar-Ge yatırımı, 1 milyar doları aşmıştır. Ancak bilimsel gelişmeler, çok daha etkin, hedefe yönelik yeni tedavileri mümkün kılmaktadır.
Yenilikçi ilaçlarla kanser tıpkı diyabet veya kalp hastalığı gibi birlikte yaşanabilir, kronik bir hastalık olma yolunda ilerlemektedir. Kanser hastalarının ortalama yaşam süresi uzamaktadır. Düşük ve orta gelirli ülkelerin bu gelişmelerden yeterince yararlanamaması üzücüdür. Bu durum, sağlık için ayrılan kaynakların en etkin ve yenilikçiliği teşvik edecek şekilde kullanılmasının ne kadar önemli olduğunu göstermektedir.”
Engin Güner, halen kanserin en ağır türlerinin tedavisi için dünyada binlerce klinik araştırma çalışmasının devam ettiğini, söz konusu çalışmaların kanser hastalarına umut verdiğini ve onlar için yaşam ile ölüm arasındaki fark anlamına gelebildiğini söyledi. Türkiye’nin bu araştırmalardan hak ettiği payı tam anlamıyla alamadığını belirten Güner, şunları kaydetti:
”Örneğin, yenilikçi ilaç sektörü 2007 yılında tüm dünyada 90 milyar doları aşan Ar-Ge yatırımı yaptı. Bunun yüzde 60’ını klinik araştırmalar oluşturdu. Ama Türkiye’de yapılan klinik araştırmalar son derece az. Her bir milyon kişiye Kuzey Amerika’da 191, Batı Avrupa’da 86 araştırma düşerken, bu sayı ülkemizde sadece 4’tür.
Bu durumun değişmesi için ülkemizde yenilikçiliğin daha fazla desteklenmesi, bu alanda hükümet, üniversite ve özel sektör üçgeninde uzun vadeli stratejiler hazırlanarak uygulanması ve yatırım ortamının iyileştirilmeye devam edilmesi gerekiyor. Sektörümüz uzun vadeli, şeffaf ve istikrarlı politikalara kavuştukça ülkemiz de Ar-Ge yatırımlarından ve klinik araştırmalardan daha fazla pay alacaktır.”
YORUMLAR