Kanser hakkında yanlış bilinenler
Kanserin çevresel etkenler ve yanlış yaşam tarzları nedeniyle görülme sıklığı artıyor. Tedavi sürecinde hasta ve hasta yakınları birçok yanlış bilgi edinebiliyor ya da herhangi bir etkisi olmayan tedavi yöntemlerine başvurabiliyor. Bu da kanserin ilerlemesine neden olabiliyor.
Anadolu Sağlık Merkezi’nden (ASM) Medikal Onkoloji Uzmanı Prof. Dr. Necdet Üskent, halk arasında yaygın olan kanser hakkındaki yanlış inanışların doğru yanıtlarını verdi.
Hastanın kanser olduğunu öğrenmemesi gerekiyor. Öğrenirse morali bozulacağı için bağışıklık sistemi çöker.
Yanlış. Çünkü zaten bağışıklık sistemi çökmeden kanser başlamaz. Kanserin ortaya çıkması için öncelikle bağışıklık sisteminin çökmesi gerekir. Kanser olduğunu öğrenmek kişide şok etkisi yaratabilir. Ancak hastaya gerçekleri de gizlemeden anlatmak gerekir. Zaten ne kadar gizlense de hasta, bir süre sonra hastalıklarını tahmin eder. Bu nedenle özellikle tedavi olanağı olan kanser hastalarına gerçek mutlaka anlatılmalıdır. Çünkü hastanın tedaviye katılımı çok önemlidir. Kişi hastalığını bildiğinde tedaviye katılımı da sağlıklı olur, bu durum da sonucu olumlu yönde etkiler.
Babam ve dedem 50 yıl sigara içti kanser olmadı ben niye olayım?
Yanlış. Genetik, kanserin risk faktörlerinden birisidir. Bazı kişilerde ailesel olarak tümöre yatkınlık daha az olabilir. Bu kişiler çok uzun süre sigara kullansa ya da diğer kanserojen maddelere maruz kalsa bile bu maddelere karşı daha dirençli olabiliyor. Ama bunun garantisi hiçbir zaman verilemez. Kanserojen maddelerin de belli bir kümülatif özelliği vardır. Belli bir dozdan sonra mutlaka kanseri oluşturur. Dolayısıyla bir kişinin dedesi ya da babası uzun süre sigara içmesine rağmen kansere yakalanmamış olabilir ama bu, o kişinin kansere yakalanmayacağı anlamına gelmez. Bir kişinin babası ya da dedesi kadar dayanıklı olduğunu bilmek mümkün değildir. Ayrıca genetik yatkınlığın birebir aynı olmama olasılığı da çok yüksektir.
Kanser, gençler ve yaşlılarda farklı seyreder.
Bazı kanserler gençler ve yaşlılarda farklı seyreder. Örneğin meme kanseri. Bu kanser türü genç hastalarda çok daha saldırgan ve agresiftir. Meme kanserinde, 35 yaşın altındaki kişiler yüksek riskli grubu oluşturur. Fakat bu, tüm kanser tiplerinde geçerli değildir. Örneğin akciğer kanserinde genç, yaşlı çok fark etmez. Kanser her ikisinde de aynı hızda ilerler.
Kemoterapi artık Amerika ve Avrupa’nın gelişmiş ülkelerinde kullanılmıyor.
Yanlış. Bugün kanser tedavisinde en geçerli yöntemler hala kemoterapi, radyoterapi ve cerrahidir. Bunların yanı sıra hedefe yönelik tedaviler, kanser aşıları, genetik tedaviler de başarılı bir şekilde uygulanmaktadır. Kemoterapi kanser tedavisinde hala en geçerli yöntemlerden birisidir. Bugün ABD’deki tüm ünlü kanser merkezleri hala kemoterapiyi yoğun olarak kullanmaktadırlar.
Hedefe yönelik tedaviler hem çok etkindir hem de hiç yan etkileri yoktur.
Yanlış. Hedefe yönelik tedaviler bazı kanser türlerinde kullanım kolaylığı sağlamaktadır. Bu tedavi yönteminde kullanılan bazı ilaçlar tablet şeklinde kullanılabilmektedir. Hedefe yönelik tedaviler, gastrointestinal kanserler gibi bazı tümörlerde yüksek oranda etkili olabilmektedir. Ancak yan etkisinin bulunmadığını söylemek doğru değildir. Yan etkilere baktığımızda neredeyse kemoterapiye eş düzeyde olduğunu söyleyebiliriz.
Üzüntüden kanser oldum tek nedeni stres.
Yanlış. Stres faktörü kanser tedavisinde oldukça önemlidir ancak kanseri başlatan nedenlerden biri değildir. Kanserin oluşması için öncelikle bir tümörün başlamış olması gerekir. Stres, mevcut kanserin gelişimini hızlandırabilir.
Kanser tedavisi olanın çocuğu olmaz.
Bu durum, kanser tedavisinde kullanılan ilaçlara bağlıdır. Bazı ilaçlar spermleri bir daha geri gelmeyecek şekilde yok edebilir. Bu nedenle hasta, eğer çocuk sahibi olmak istiyorsa tedaviye başlamadan önce bunu mutlaka hekimine iletmelidir. Kimi ilaçlar ise bir süreliğine doğurganlığı etkiler. Bu ilaçların kullanımı sona erdikten 3-6 ay sonra üretkenlik yeniden kazanılabilir. Burada hekimin hastayı doğru yönlendirmesi gerekir.
Kanseri aslında bir mikrop yapıyor o mikrop bulunabilse kökten çözüm olacak.
Yanlış. Bazı kanserler türlerinin bakterilerle ve virüslerle ilişkisi bilinen bir gerçek. Ama bu dolaylı bir ilişkidir. Örneğin hepatit B ve hepatit C virüsü karaciğerde hasara neden olur. Kronik karaciğer hastalığı; kronik aktif hepatit, arkasından siroz ve onun sonunda da karaciğer kanserine neden olabilir. Rahim ağzı kanserine yol açan Human Papilloma Virus (HPV) dışında doğrudan kanser oluşumuna neden olan bakteri ya da virüs yoktur.
Kanser bulaşıcıdır.
Yanlış. Kanserde bulaşıcılık diye bir şey yoktur. Sadece rahim ağzı kanserinde bulaşıcılık söz konusudur. Yukarıda da bahsettiğimiz gibi kanser bir enfeksiyon ajanıyla ilişkiliyse partnerler arasında geçiş olabilir. Ancak bunun dışında kanser hastadan sağlam bir kişiye geçmez.
Kanserin dişi ve erkeği vardır. Dişi kanser daha hızlı yayılır.
Yanlış. Kanserin cinsiyeti olmaz. Özellikle Anadolu’da agresif bir şekilde yayılan kanserlerin dişi kanser olduğu konusunda yanlış bir kanı var. Ancak tıpta böyle bir şey yok. Tıpta kanseri, agresif ya da nonagresif (agresif olmayan) diye adlandırırız.
Kanser tedavisinde alternatif tıp yakında konvansiyonel tıbbın yerini alacak.
Yanlış. Halk arasında doğanın her türlü hastalığı iyileştirebileceği gibi yanlış bir inanış var. Bitkiler, destek tedavilerinde belki kullanılabilir ama hiçbir zaman bugün tıbbın kullandığı tedavi yöntemlerinin yerini alamaz. Bazı hastalar bu yanlış inanış nedeniyle alternatif tedavi yöntemlerine yönelebiliyor ve yüzden hastalıkları ilerleyebiliyor.
Genetik faktörlerin kanser oluşumundaki rolü nedir?
Genetik faktörler bazı kanser türlerinin oluşumunda rol oynayabiliyor. Ailesinde meme, yumurtalık ya da kalın barsak kanseri hikayesi olanların, taramalar konusunda daha dikkatli olmaları gerekiyor. Belirli bir yaştan itibaren yapılacak düzenli kontrollerle bu riskin önüne geçilebiliyor. Anadolu Sağlık Merkezi’nden Medikal Onkoloji Uzmanı Prof. Dr. Necdet Üskent, genetik faktörlerin etkili olduğu kanser türleri ile ilgili bilgi verdi.
Bazı kanser türleri en baştan genetik bozuklukla başlıyor. Bir kromozomdan kopma meydana geliyor ve başka bir kromozoma ekleniyor. Böylece melez gen oluşuyor. Melez genin ürettiği protein de kanserin oluşumuna neden oluyor. Ailesel etkenler en çok meme kanseri, yumurtalık (over) kanseri ve kalın barsak (kolorektal) kanserinin oluşumunda rol oynuyor:
Meme kanserinde izlem çok önemli
Özellikle ailesinde meme kanseri hikayesi olan kadınların sürekli izlenmesinin önemine dikkat çeken Anadolu Sağlık Merkezi’nden Medikal Onkoloji Uzmanı Prof. Dr. Necdet Üskent şunları söyledi:
“Meme kanserlerinin yüzde 10’unda ailesel nedenler etkili oluyor. Bir kadının anne, kız kardeş ya da teyzelerinden en az ikisi 35 yaşın altındayken meme ya da yumurtalık kanserine yakalandıysa bu durum bir risk faktörü oluşturuyor. Normalde meme kanserinde erken tanı için kadınlara 40 yaşından itibaren her yıl bir kez hekim tarafından muayene edilmesi ve ilk mammografisini çektirmesi öneriliyor.
Ailesinde meme kanseri hikayesi olan kadınlara ise, örneğin annesinde 35 yaşında kanser görüldüyse, annede görülen yaştan beş yıl daha erken taramalara başlaması tavsiye ediliyor. Bu kadınların mammografi ve ultrasonografiyle sürekli olarak izlenmesi gerekiyor.”
Önemli bir nokta da risk grubundaki kadınların gen mutasyonlarının incelenmesidir. Ailesinde birden fazla meme kanseri vakası görülen kişilere yapılan ve BRCA 1, BRCA 2 mutasyonu olarak adlandırılan bu test sonucu risk görülüyorsa o kişide günün birinde, ancak belirlenemeyen bir tarihte kesin olarak kanser görüleceği anlamına geliyor. O zaman da kanserin önüne geçmek için koruyucu mastektomi (memenin tamamen çıkartılarak yenisinin yapılması) öneriliyor.
Yumurtalık kanseri belirti vermeden ilerliyor
Yumurtalık kanserinin de yüzde 10’unu genetik nedenler oluşturuyor. Meme kanseri olan kadınlarda yumurtalık kanserine yakalanma riski daha yüksek. Bu kanser türünde de erken tanı için, örneğin kişinin annesi 35 yaşında yumurtalık kanserine yakalandıysa, kızının en erken 30 yaşından itibaren taramalara başlaması gerekiyor. Yumurtalık kanseri belirti vermeden ilerliyor.
O nedenle erken tanı için düzenli jinekolojik kontroller en önemli faktörü oluşturuyor. Karında şişme, beklenmeyen vajinal kanama, karında basınç duygusu, sırt veya bacak ağrısı, gaz, şişkinlik ve uzun süren hazımsızlık hissedildiğinde mutlaka doktora başvurmak gerekiyor.
Genetik nedenlerin çok önemli olduğu bir başka kanser türü olan ailesel polipli kalın barsak kanserinde de kişinin kolonunda sayısız polip oluşuyor ve bir süre sonra kolon kanserine dönüşüyor. Böyle bir durumda kolonun tamamının çıkartılması gerekiyor.
Ailesinde birden fazla kolon kanseri görülen bir kişinin, bu kansere en erken yakalanan kişinin yaşından 10 sene geriye giderek tarama yaptırmaya başlaması öneriliyor. Örneğin ailede kolon kanserine en erken yakalanan kişi 40 yaşındaysa, ailenin diğer fertlerinin 30 yaşından itibaren kontrollere başlaması tavsiye ediliyor. Erken tanı için dışkıda gizli kan testi, kolonoskopi ve parmakla rektal muayene yapılması gerekiyor.
Lynch Sendromu’na dikkat!
Lynch Sendromu görülen ailenin erkeklerinde üregenital kanserler, kadınlarında jinekolojik kanserler ve her ikisinde de kolon kanseri salgın bir hastalık gibi peşpeşe görülüyor. Eğer bir ailede sık sık bu kanser türleri görülüyorsa mutlaka Lynch Sendromu’ndan şüphe etmek lazım. Çok ender görülen bu durumda hekimin, kişilerin aile öyküsünü kapsamlı bir şekilde öğrenmesi Lynch Sendromu’nu kalıtım yoluyla alma riskini belirleyecek önemli bir adımı oluşturuyor.
YORUMLAR